Her
insanın zihninin netleştiği bir an vardır. Bu da benim anım. Saat 2.30 gece;
uykudan haber yok, düşüncelerimin faili meçhul. Ve ben yaşayan bir ölü. Çok
değil belki de hiç olmayacak bir zamanda mutlu olurum diye bekleyip hayal
kırıklıkları canına batmış ben. Zordur; herkeste kalan, dinleyen, koruyan olup;
korunmamak, dinlenmemek ve geride bırakılmak. En büyük yük bu üçünün
omuzlarında, canlarına batmakta, onları gün be gün yitirmektedir.
Durup
dururken nasıl yiter bir insan? Yalnızlık sağ olsun, yitirir. Neden zor peki?
Neden hayat bazılarına hiç gülmez? Neden göz yaşları akarken geçtiği yerler kor
alev olur? Ve neden bir insanın kaderi yalnızlık olur?
Tek
isteği dinlenmekken neden dinlenmez? Öfkeli değilim, hayır. Sadece çok
yoruldum. Yazmaktan, dinlemekten, ağlamaktan, geride kalmaktan yoruldum. Yanlış
anlaşılmasın kötü bir yöne gitmiyor bu yazım. Sonunda veda etmek yok. Unuttunuz
mu ben geri de kalanım. Geri de kalanlar veda edemez. Onlara veda edilir.
Herkes uyurken, uyuyamamak kaderleridir.
Çığlık atarlar feryat figan ama duyulmazlar. İnsanlar duymaz.
Bazılarının
rolü kısadır hayatta, bazıları figüran sadece kenar süsü. Bense iki gözlü
sofaya kenar yastığı.
Ağlamak
kader mi yoksa lanet mi?
Kaybolmak,
şehrin sokaklarında, o gürültülü kalabalıkta sessizce kaybolmak. Zor değil, hem
de hiç. Zor olan tutunmaya çalışmak; uçurumun kenarında ki o ince dal
parçasına.
Tutunanın;
nedenleri, kalanları, dinleyenleri ve en önemlisi sevenleri var. Sebepsiz olmak
en zoru. Sığınacak bir kuytu bulamamak, işte bu ölüm nedenidir. Peki ya
ölmemek? Belki bir umut olur diye ümitsizce beklemek? Hangi insan dayanabilir,
çekebilir bu acıyı?
Çekemeyenler,
taşıyamayanlar yaprak gibi düştü bir bir. Bu sonbahar çok hazin geçti. Çok
yaprağımı kaybettim. Son yaprak bunlar, sonrası derin kış…
Maviye
aşık olanlara iyi davranın. Vardır onunda hayal kırıklıkları, can yaraları.
Bunlar
son istekler, söz veriyorum. Sadece ucundan da olsa denizi göreyim, bari tek
yanımda kalanım gene yanımda olsun. Ekmeğin beni o çorak mavisiz topraklara, ne
yaparım onsuz.
Bu bir veda değil, bu bir son
değil; bu ağlayan ben değil. Bu güçsüz kişi ben değil. Yazmaktan yoruldum;
karanlığa hapsolmaktan; kaybeden olmaktan çok yoruldum.
Tek nefes, tek nefes almak çok
zor. İnsanoğlu tekken çok olmak için var. Bense fazlasıyla tekim.
Artık düşüyorum, yavaş yavaş.
Binlerce kırık ve yara içindeyim. Bu kadar zor olmalıydı ellerimden tutmak.
Yıldızları görebildiğim, maviye
kavuşabildiğim bir hayat. Son istek. Son arzu. İyileşmek için son çaba.
Eğer olmazsa yeniden, son vakti
gelmiştir rolümün. Sahneden inme zamanı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder