Karanlık
bir arka sokakta rastlaşmıştık seninle, sözcüklerin hala aklımda; nasıl
demiştin şaşkınlık içerisinde, nasıl giderim buradan. Şaşırmıştım, bana
bakışların fazlasıyla etkiliydi. Tarif etme yeteneklerimi sanırım az önceki
bakışında kaybettim. Benim için fazla sarsıcıydın. Epey duraksamadan sonra
benimle gel demeyi ancak akıl etmiştim ki bunu da sorgular bakışlarında
mahvettiğimi hissedip susacaktım, sen bana bakıp emin olduğunda tamam dedin. O
tamam hayatım da milat oldu.
Seninle
yürüdüğümüz o yol boyunca düşündüklerim hala aynı canlılıkta hayallerimde.
Sesinin meleklerden hiçbir farkı yoktu ve sen bana gülüyordun. Tabirlerim caiz
değilse idamımı isteme olur mu? Zor bilirsin yanarken susabilmek. Neden susmasını
isterler yanarken insan? Ben o gece o sokakta susmamayı öğrendim. Karşılaşmamız
ani ama doğru oldu. O sokağa girdiğimde nereden saptım bu sokağa demiştim,
şimdiyse iyi ki diyorum. Soğuk akşamlarıma gülüşünle güneş gibi doğdun. Bazen hayat sana akıl almaz seçimler
yaptırırsa, kızma güzel şeyler çıkar sonucunda. Yanında yürüdüğüm her saniyeye
minnettar kalacağım. Soğukta titreyişin hala aklımda, ürkek bakışların korkman.
Ne kadar da benzermişiz meğer.
Ben seni
kaybetmekten korkmaya o gece başladım. O gece ben seni korumam gerektiğine inandım.
Ben seni ölesiye sevdim, sevmeye de devam etmek istedim. Neden beni birden
bıraktığını anlamam uzun zaman sürdü. Sonraysa anladım senin çektiğin sıkıntıyı
da, zordu beni bırakmak ama bırakmanın nedeni daha zordu.
Kaçıncı evre
demişlerdi sana? Dört müydü? Beni yanında istememenin nedeni sadece beni
korumakmış, neden korudun ki ben seninle acıları istedim. Ben seninle sadece
yaşamak ya da ölmek istedim. Seninle her şeye vardım, yok oldum. Beni yok
etmende değil, bizi yok etmen beni bitirdi. Ben sadece yanında olmak isterdim.
Birden ortadan
yok olman aynı o gece karanlık sokakta karşıma çıkman gibi aniden olmuştu. Ben seni
yakalamaya çalıştıkça elimden kaçışınsa kalbimi durdurmaya yetmişti. Ah benim
güzel kadınım, ben seni her halinle sevmeye hazır biçarendim. Ben şimdi bir
başkasına sen gibi nasıl bakarım. Ben bir başkasına nasıl benim derim. Ben sensiz
nasıl ben olurum. Ben bundan böyle nasıl nefes alırım. Senden öğrenseydim en
azından hastalığını. Hiç unutamayacağım bir mart gününde o telefonun ucundaki
sesten değil de, senden. Benden keşke sakınmasaydın. Senden sonra okudum
hastalığını, moral lazımmış. Moral, bensiz sana nasıl uğrasın. Ah benim kalbi
yaralım, ah benim tatlı sözlü sevgilim. Ben seni toprağa vermeye hazır değildim
ki, olmadı bu. Sen karanlıktan korkardın, şimdi karanlık dört bir yanın. Anlamalıydım ama beni öyle
severken gitmenden anlamalıydım. Zordu sensiz nefes almak, belki barışırız
ihtimali varken bile zordu. Şimdiyse nasıl imkansız nasıl zor ve bedbaht. Sensiz
nefes aldığım her gün ciğerlerimdeki o kor ateş beni öldürüyor.
Sensizlik zor be Elra’m. Sensiz rüzgarda
savrulmak, bahar da yapraklarını döken ağaçlara dönmek, sensizken ben sadece
ölüyüm. Keşke çıksan gene o köşe başından. Gene korksan da benden, çekinsen. Ürksen
gene sonra bende huzurunu bulsan. Ama gene gitmesen o karanlık cehenneme. Seni benden
ayıran o hastalık, o lanet taramalar, kemoterapiler. Hepsi, bensiz atlatmaya
çalışırken yorulmuşsun, yorgun düşmüşsün bensiz. Sonrası o telefon, dünyanın
benden uzaklaşması ve tabii ki senin cenazen.
Ne çok sevenin varmış, kıskandım
seni o gün. Ellerim tabutuna değmek için çabalarken, sen başka omuzlarda
taşınıyordun. Belki dokunsam sana o anda geri gelirdin, severdin sen şakaları. Mutfağımızda
yaptığın şakalar gibi, bir anda çıkardın belki atlardın üstüme işte geldin koca
adam der sarardın. Sarılırdın o küçük ama güçlü kollarınla. Ben seninle
güçlüydüm. Sen bana her güldüğünde, her baktığında güçlüydüm. Şimdi evet şimdi
güçsüzüm. Yorgunum. Ben kıyamam seni oraya bırakmaya, oysa elimde kürekle
öylece bekliyorum şimdi baş ucunda. Son bir kez yüzünü görmeme izinde
vermediler. İstememişsin görmemi. Böyle ceza mı olur sevgili!
Şimdi sen yoksun. Ben kanepemde
hep oturduğun yerde oturuyorum. Ben seni özlüyorum. Annen söyledi, bana mektup
yazmak istemişsin ama halin olamamış bir türlü. Tahmin ederim zordur o
haldeyken kalem bile tutmak. Ben şimdi evim-iz-de hayalinle sarmaş dolaşsam
eğer, ben senin ne demek istediğini biliyorum demektir. Sen benim içimde öyle
yer etmişsin ki, öyle işlemişsin ki içime sen olmadan da seni sevecek, seni
yaşayacak kadar sana sahibim. Ben sen olmuşum sevgili, ben sende ben olmuşum.
Şimdi sen ve ben ayrı dünyalarda
yaşayan iki ölü. Ben sensiz olamam. Dedim ya sen gittin ve ben öldü. Belki madden
de ölmenin vaktidir. Ben sensiz kaç çilingir sofrasında, kaç kadeh, kaç şişe
içmişim, belli değil sorma cevap veremem buna. Hayır sitemim yok sadece
özledim. Evet belki birazda delirdim. Ne yaparsın aşk delilik işi zaten. Ben sana
deliyim. Neyse sevgilim kaldır kadehini, bütün hepsi senin şerefine kadınım.
Hepsi sana….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder